1 Ekim 2009 Perşembe

Bazı Bidatların Şii Ulemasınca Değerlendirilmesi!

Yanda resimlerde görüleceği gibi bazı şia grupları Hz. Hüseyinin ölüm yıl dönümünde ağlama krizine girer ona gözyaşı dökmekten cennet umut ederler. Bu konu ile ilgili şia kaynaklarında Hz.. Hüseyin için ağlamanın fazîleti ile ilgili pekçok rivâyet vardır. Bu rivâyetlerde Hz. Hüseyin için ağlamanın büyük günahları sileceği, Âşûre gününü hüzün ve ağlama günü olarak görenlere kıyâmet gününü Allah'ın ferah, sevinç ve saadet günü kılacağı, bütün gözlerin ağlayacağı kıyâmet gününde sadece dünyada iken Hz.. Hüseyin için ağlayan gözlerin güleceği, bildirilmiştir. Kerbelâ hadisesi ile ilgili ciltler dolusu kitap olabilecek olan uydurma rivâyetlerin varlığına dikkat çeken şia alimlerinden Mutahharî, “Hz.. Hüseyin için ağlamak gerekiyorsa, onun kılıç ve mızraklar altında can verdiği için değil, hakkında bunca yalan ve uydurmalar düzüldüğü için ağlamanın gerektiğini” söyler. Yine bir başka şia düşünürü Ali Şeriatî' bu konu ile alakalı “Keşke ben de seninle olsaydım da şehadetin büyük feyzine ulaşsaydım” mantığını şiddetle tenkit eder ve Hz.. Hüseyin için tutulan yaslarla ilgili olarak da şöyle der:“Mesele, şehitlerin efendisi için şehadet ânına kadar “ölümlü efsâne,” şehâdetten sonra “ebedî efsane,” şimdi de tüm zaman ve zeminlerin yaşayan efsanesidir. Bu düşüncede olan “hareket eden ölü bir kesim”in Hüseyin gibi ebedî bir efsâne olan biri için değil de, kendileri gibi “aşağılık bir ölü” için yas tutmak olduğunu anlamaları gerekir. Şeriati. Şiilere, Hüseyin'in ölümüne ağlamakla leş olup gidişiin tesellisini bulmak ve ruhlarına sevap kazandırmak yerine, onun izinden yürümekle, leş olup gidişii önlemeyi ve hareket eden ölü bedenlerine hayat ruhu vermeyi tavsiye eder
Musa el-Musavî de Âşûrâ gününde dövünmeye karşı çıkar ve “Tarihte hiçbir mukaddes ayaklanma Şiîlerin, Hüseyin sevgisi bahanesiyle Hüseyin ayaklanmasını çirkinleştirdiği kadar çirkinleştirmemiştir” diyerek bunun bir çirkinlik olduğunu nazara verir. İmamlara nispet edilen, “Hüseyin'e ağlayan veya ağlar görünen için Cennet Vâcip olmuştur” rivâyeti için de ,“Haşâ ki; İmam'dan böyle bir söz sâdır olmuş olsun!” der. Sonra da şöyle bir tashih çağrısı yapar:“İmam Hüseyin'in ayaklanmasını çirkinleştiren ve tamamen ters gösteren câhillerin bu gibi hareketlerini engellemek için, İmamiyye Şiîlerinin münevver tabakası, büyük gayret sarfetmelidir. Vâiz ve dâvetçilerin ise, daha açık ve şahsiyetli rol oynamaları icabediyor. Çok açık bir şekilde ifâde etmek istediğim gerçek odur ki, Âşûra günü İmam Hüseyin'i şehadete sevkeden sebep Şiîlerin çizmek istediği şekilden tamamen ayrı ve yücedir! Hüseyin, halkın kendisi için ağıt yakıp dövünerek zavallı göstermesi için değil, insanlara, fedakârlık, kararlılık, yiğitlik, zulüm ve istibdadata karşı mücâdele dersi vermek için şehid olmuştur. Bu itibarla İmam Hüseyin'in şehadetini anma töreni, hem güldüren, hem ağlatan câhilce ve aptalca hareketlerden uzak, onun şerefine yakışır bir tören olmalıdır! Nutukların irad edildiği, beliğ kasîdelerin bulunduğu Peygamberin, Ehl-i Beytinin ve Ashab-ı Kira-mın Allah yolunda cihad ve fedakârlıkla dolu hayatlarının anlatıldığı kültürel törenler yapılsa ne kadar iyi olurdu!“İşte böyle, Hüseyin'i anarken, yıkılmalı değil, yeniden yapılanmalıyız. Hüseyin'i mücâdele meydanlarında çirkinleştirip kötülemeksizin ona şeref hakkını tanımalıyız. Şâyet Hüseyin'in taraftarı ve sevenleri isek.”Musa el-Musavî bu konuyla ilgili olarak şöyle bir hatırasını anlatır:Şiîlerin tanınmış bir âlim ve şeyhinden otuz yıl önce duyduğum, hikmet ve aydınlık sözlerle dolu bir konuşmayı nakletmek istiyorum. O nur yüzlü çok yaşlı şeyh yanımdaydı. Gün on Muharrem, saat öğle vakti, tam oniki, mekân Kerbelâ'da İmam Hüseyin'in kabri. Bir de baktım ki, Hüseyin'e yas mâhiyetinde kılıç ve kama ile başlarına vuran büyük bir kalabalık kabrin bulunduğu yere geldi. Başlarından ve vücutlarının her tarafından akan kan insanı iğrendiriyordu. Arkalarından omuzlarını zincirle döven bir grup geldi. Burada ihtiyar âlim ve şeyh bana sordu:“Bu insanlar niçin başlarına bu kadar felâket getirirler?“Ne dediklerini duymuyor musun? Hüseyin'e ağlayarak ‘Vah Hüseyin'im’ diyorlar.”“Şimdi Hüseyin Yüce Allah'ın huzurunda değil mi?”“Evet.”“Hüseyin şu anda ‘Allah'tan korkanlar için hazırlanan ve göklerle yer genişliğinde olan Cennette’ değil mi?”“Evet.”“Cennette kapalı incilere benzer hurîler yok mu?”“Var.”Şeyh derin bir nefes alarak çok üzgün bir edâ ile şöyle dedi:“Vay bunların haline, ne kadar câhiller. Halen ‘Çevrelerinde hizmet için ölümsüz gençler dolaşan, main çeşmesinden doldurulmuş testilerin, ibriklerin ve kadehlerin bulunduğu Cennette olan bir imam için neden bunları yaparlar?”
Hz.. Hüseyin de babası ve abisi gibi ilk üç halife'yi tanıyor ve itiraz etmiyordu. Ancak, diğerlerinden farkı halifenin secilmesinin şura heyetinden tek kişi bırakılmasını tasvip etmezdi. Buna rağmen abisi Hz. hasan ile birlikte Hz. Osman ı ihtilalcilerden uzun süre korumuş hatta bu uğurda yaralanmışlardı.
Farklı kaynaklardaki genel anlayışla birlikte tarih sayfalarından bugüne yansıtılan hakikatlar ışığında konunun bütün boyutlarını görmeye devam edeceğiz Allaha Emanet olun.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder